üniversite kursu ankara






deve kini deyimi


hiç sönmeyen, geçmeyen, unutulmayan öç duygusu.









Son Sorgulanan Deyimler

Deyim

Anlamı

hiç sönmeyen, geçmeyen, unutulmayan öç duygusu.

(birinin, bir şeyin) başından, yanından ayrılmamak.

ayakkabısını çıkarmak. örnek: İçeri girince ayağınızı çıkarın, terlik giyin.

doğru ve yerinde olmadığı için başkalarından saklanan, başkalarına duyurulmaksızın, kimseye haber verilmeksizin yapılan (eylem, iş), örnek: Gizli kapaklı işlerden hoşlanmam.

 Piyasada olmayan malın gizlice, el altından yüksek fiyatla alınıp satılması.?Karaborsacılar toplumun kanını emiyorlar.?

borç almak, borçlanmak.

kamburlaşmak.

"Araları bozulmak, bozuşmak" anlamında tehdit olarak kullanılır.

Hareketlerini düzeltmezsen külâhları değişiriz, ona göre!

Bektaşinin birisi züğürt kalmış. Hem yaz ayı hem hava çok sıcak. Orada burada gezmekten yorgun düşmüş, aç bi aç dolaşmaktan halsiz kalmış. Tam cami yanından geçerken öğle ezanı okunmaya başlamış. Cami avlusuna girip şadırvandan suyunu içmiş. Abdest alanları görünce de "Bari ben de abdest alayım. sonra da cemaatle birlikte namaz kılar, çıkışta da mendil açarım" diye düşünmüş.

O sırada bir Rum bakkal, şadırvanda terazisinin kefelerini yıkamaktaymış. O da bunaldığı için, külahını çıkarıp yanına koymuş. Bektaşî, abdest aldıktan sonra kendi külahı yerine Rum bakkalın külahını alıp başına geçirmiş. Namaz sırasında bütün cemaat, başında Rum külahıyla namaza gelen bizim Bektaşiye bakıp durmuş.

Namazdan sonra Bektaşî herkesten önce camiden çıkıp kapı önüne mendil açmış. Cemaattekiler "Bakın şu Ruma, Müslüman olmuş, hem de güzel güzel namazını kıldı." diyip keselerinde ne var ne yok Bektaşînin mendiline dökmüşler. Bu durum Bektaşînin çok hoşuna gitse de pek bi anlam verememiş. Tam mendiline sığmayan paraları külahına doldurmak için başındaki külahı çıkarınca bir de ne görsün, Külah onun külah değil. Kendi kendine "Durum şimdi anlaşıldı. Cemaat beni Rumdan dönme Müslüman zannetti. Mangırlar bu yüzden geldi, Demek ki bazen külahları değişmek gerekiyormuş" demiş.

(bir şeye) o şeye arkasını dönmek, yaslamak. örnek: Duvara arkasını verdi.

(tuluat tiyatrosunda) karşısındaki oyuncunun nükteli söz söylemesine olanak veren bir söz söylemek.

 Birden bire çok korkmak, kalbi yerinden fırlayacakmış gibi hızlı hızlı atmak.?Karanlık ve ıssız sokakta yürürken bir çığlık duydu, yüreği ağzına geldi o an.?

mecaz deneyimli eski denizci, usta denizci.

Tüm Hakları Saklıdır © 2008 - 2024

Sitemizin SEO çalışması Seo Uzmanı Zeze tarafından yapılmıştır.
anlaminedir.com bir nerededir.com sitesidir.